Ortalama arter basıncı doku perfüzyonunu belirleyen; sistolik ve diyastolik kan basıncı kullanılarak elde edilen bir basınç değeridir. Ortalama arter basıncı (MAP), belirli bir anda hastadaki sistol ve diyastol boyunca ortalama arter basıncını ifade eder. Yani tek bir kalp döngüsü sırasında bir bireydeki ortalama kan basıncıdır.
Ortalama arter basıncı (MAP) kritik bir hemodinamik faktördür. MAP’nin uygun şekilde düzenlenmemesi önemli patofizyolojik sonuçlar doğurabilir. Düşük MAP organlara yetersiz kan akışına, senkopa ve şoka neden olabilir. Öte yandan, yüksek MAP kalbin oksijen ihtiyacının artmasına, ventriküler yeniden şekillenmeye, vasküler hasara, son organ hasarına ve inmeye katkıda bulunur.
MAP, kalp debisi ve toplam periferik vasküler direncin bir ürünüdür. Daha da önemlisi, bu parametrelerin her ikisi de arteriyel barorefleks ve otonom sinir sisteminin kontrolü altındadır. Kalp debisi kalp hızı ve atım hacminin bir ürünü olduğundan, bu parametrelerden herhangi birindeki değişiklikler de MAP’yi etkiler. İnsanlarda, istirahat halindeki kalp hızı büyük ölçüde parasempatik vagus sinirinin kontrolü altındayken, vasküler tonus sempatik olarak aracılık eder.
Hayati organların uygun perfüzyonunu korumak için MAP sıkı bir şekilde düzenlenir. MAP’yi algılamak ve düzenlemek için çeşitli mekanizmalar mevcuttur; bunlardan biride arteriyel barorefleks mekanizmalarıdır. Her reflekste olduğu gibi arteriyel barorefleks de nöral sensörler, afferent yollar, merkezi entegrasyon merkezleri, efferent yollar ve efektör organlardan oluşur. Kısaca, öncelikle karotid arter sinüsü ve aortik arkın arter duvarlarında bulunan basınç sensörleri MAP’deki değişiklikleri algılar ve MAP’deki değişikliklerle orantılı olarak merkezi olarak afferent nöral geribildirimi yönlendirir. Merkezi işlemden sonra arteriyel barorefleks, kalp ve kan damarlarına giden efferent parasempatik ve sempatik nöral yolları değiştirerek MAP’yi düzenler. Ortalama arter basıncı (MAP), kardiyak output (CO) ve total periferik vasküler direncin (SVR) çarpımıdır. CO, kalp hızı (HR) ve atım hacminin (SV) çarpımıdır; bu parametrelerden herhangi birindeki değişiklikler de MAP’yi etkiler. Arteriyel barorefleks, MAP’nin önemli bir düzenleyicisidir.
Geleneksel olarak, kan basıncı iki değer kullanılarak ölçülür. İlk değer olan sistolik kan basıncı (SP), kalbin kasılması sırasında arter duvarlarına uygulanan ortalama basıncı yansıtır; sistol olarak bilinen bir kardiyak faz. İkinci sayı, kalbin gevşeme süresi boyunca ortalama arter basıncını veya diyastolü temsil eden diyastolik kan basıncıdır (DP). Bu geleneksel yöntem, en belirgin iki kardiyak fazdaki kan basıncını tarif etmede kesin olmakla birlikte, ortalama arter basıncı, kardiyak döngü boyunca daha genel bir kan basıncı ölçümü sağlamayı amaçlamaktadır.
MAP’yi tahmin etmek için kullanılan yaygın bir iki yöntem aşağıdaki formüldür:
- MAP = DP + 1/3(SP – DP) veya MAP = DP + 1/3(PP)
- SP-DP: Pulse basınç (yani nabız basıncıdır )
Sağlıklı bir bireydeki bu değer 70-110 mmHg olmalıdır. Bu değerlerde vücudun organlarının yeterli oksijen ve diğer besin maddelerinin perfüzyonunu sağlamak için yeterli kan aldıkları anlamına gelir. MAP 60 mmHg altına düştüğünde, bir insanın organları, yaşamı sürdürmek için gerekli besin maddelerinin yetersizliğinden dolayı risk altında olabilir. MAP uzun süre bu noktanın altına düşerse, iskemi ve enfarktüs gibi son organ belirtileri ortaya çıkabilir. MAP önemli ölçüde düşerse, kan beyin dokularını perfüze edemez, bilinç kaybı olur ve hızlı bir şekilde nöron ölümü gerçekleşir. Ayrıca ortalama arterial basıncın sürekli düşük takip etmesi yaşamı tehdit edebilir. Eğer ortalala arteryal basınç normal aralıklta tutulamazsa hayati organlar gerekli kan akışını sağlayamaz, çok düşükse hipotansif şok meydana gelir ve bunu hızla organ yetmezliği izler. Oluşan bu ciddi hipotansiyon sıklıkla ciddi bakteriyemi (sepsis) veya hipovolemiden kaynaklanır. Bu durum, dopamin ve diğer vazopressörlerle farmakolojik olarak tedavi edilebilir. Bu nedenle, ortalama arter basıncının hem hipertansif hem de hipotansif durumları teşhis etmeye yardımcı olabileceğini ve klinisyenlerin bilinçli tedavi kararları vermeleri için tanısal bilgi sağlar.