Göz yaşartıcı gazı ve biber gazı, toplumsal olayları kontrol etme ve saldırgan kişileri öldürücü olmayan bir şekilde etkisiz hale getirmek için kullanılan bir grup ajanı tanımlamak için kullanılan yaygın terimlerdir. Bu kategoride en yaygın olarak kullanılan üç ajan o-klorobenzilidenmalononitril (CS), kloroasetofenon (CN) ve oleoresin kapsikum (OC) (Biber gazı) maddeleridir.
Göz yaşartıcı gaz ve biber gazları, bireysel kullanımları olmasına rağmen, daha çok toplumsal olayları kontrol etme amaçlı olarak kullanılan, rahatsız edici ve etkisizleştirici ajanlar ya da lakrimatörler olarak bilinen heterojen ajanlar grubundadır. İlk olarak I. Dünya Savaşı’nda askeri amaçlarla kullanılan bu ajanlar, günümüzde kişisel koruma için veya kolluk kuvvetleri tarafından saldırgan kişileri etkisiz hale getirmek ve kalabalıkları kontrol etmek amacıyla öldürücü olmayan bir seçenek olarak kullanılmaktadır. Bu maddeler, akut göz ağrısı, gözyaşı, cilt tahrişi ve solunum yolu tahrişine yol açmaktadır.
Göz yaşartıcı gazlar arasında en yaygın olanları şunlardır:
- O-klorobenzilidenmalononitril (CS): CS, yaratıcısı Corson ve Stoughton’a atfen adlandırılmıştır. İlk olarak 1928’de geliştirilmiş ve 1958’de İngiliz ordusu tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Açık havada daha etkili olduğu için kolluk kuvvetleri için cazip bir ajan haline gelmiş ve çoğunlukla kloroasetofenon (CN) maddesinin yerini almıştır.
- Kloroasetofenon (CN): I. Dünya Savaşı’nın sonunda geliştirilmiş, ancak savaş sırasında kullanılmamıştır. Daha sonra, CS maddesinin geliştirilmesine kadar askeri ve kolluk kuvvetleri tarafından kullanılmıştır.
- Dibenzoksazepin (CR): Bu ajan da göz yaşartıcı gazlar arasında yer almakta ve çeşitli etkilere sahiptir.
Biber gazı ise 1970’lerin sonunda geliştirilmiş ve 1980’lerin başında kolluk kuvvetleri tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Oleoresin kapsikum (OC), biber gazındaki aktif madde olup, Capsicum cinsine ait bitkilerden elde edilen yağlı bir konsantredir. Kapsaisinin fizyolojik ve farmakolojik etkileri 1920’lerden bu yana araştırılmaktadır. Son yıllarda, kolluk kuvvetleri tarafından toplumsal olayları kontrol etme ajanı olarak tercih edilmeye başlanmış ve diğer göz yaşartıcı gazlarla benzer etkiler yarattığı için sivil kullanımda da popüler hale gelmiştir.
Bu ajanlar, toplumsal olaylarda kontrol sağlamak amacıyla etkili bir şekilde kullanılmakta ve genellikle kısa süreli ve geçici etkiler oluşturmaktadır.
Genellikle, göz yaşartıcı gaz ve biber gazı gibi ajanlar aerosol veya sıvı formda kullanılır. Kolluk kuvvetleri veya askeri ortamlarda bu ajanlar, el bombaları veya kapsüller şeklinde bir alana atılabilir veya fırlatılabilir. Ayrıca, taşınabilir sprey cihazlarıyla da dağıtılabilirler.
Aerosol formu, genellikle kalabalık kontrolü için geniş bir alana püskürtme anlamına gelirken, spreyler genellikle taşınabilir kapsüllerle tek bir kişiye püskürtülerek etkisiz hale getirilmek amacıyla kullanılır. Bazı durumlarda, bu ürünler suya eklenip su topları veya bombalar ya da büyük sprey tankları gibi geniş ölçekli cihazlarla dağıtılabilir. Bu ajanlarla temas ettikten hemen sonra, cilt, gözler, solunum yolları ve mukoz membranlar üzerinde etkiler ortaya çıkmaya başlar.
Halk arasında “göz yaşartıcı gaz” olarak adlandırılmalarına rağmen, CN, CS ve OC bileşikleri aslında gaz değil, oda sıcaklığında katı halde bulunan maddelerdir. Bu ajanlar su içinde düşük çözünürlüğe sahiptir, bu yüzden çoğu ajan, organik çözücülerde çözülerek aerosol veya mikroparçacık formunda kullanılabilir. Aerosol haline getirilmesi için kullanılan bir diğer yöntem, genellikle 700 derece Celsius’un üzerinde olan yüksek sıcaklık dağılımıdır.
Bu yöntemler, göz yaşartıcı gazların ve biber gazlarının etkili bir şekilde kullanılmasını sağlarken, aynı zamanda bu maddelere maruz kalanların hızlı bir şekilde etkilenmesine neden olur.
Bu ajanlar başlangıçta askeri kullanım için geliştirilmiştir. Ancak 1995 yılından itibaren savaşta kullanımları yasaklanmıştır. O zamandan beri, Türkiye’deki maruziyetler genellikle kolluk kuvvetleri veya sivil kullanımdan kaynaklanmaktadır.
CS gazı, genellikle kolluk kuvvetleriyle sınırlı olmasına rağmen, Mace ve biber gazı sivil kullanım için mevcuttur. Bu durum, göz yaşartıcı gazların ve biber gazının toplumsal olayları kontrol etmek veya kişisel koruma amaçlı kullanımının yaygınlaşmasına yol açmıştır. Ancak bu maddelerin kullanımı, etkileri ve güvenliği konusunda halkı bilinçlendirmek önemlidir. Kullanıcıların bu maddeleri nasıl güvenli bir şekilde kullanabilecekleri, maruziyet durumunda ne yapmaları gerektiği ve olası yan etkiler hakkında bilgi sahibi olmaları, toplum sağlığı açısından kritik bir konudur.
Farklı formülasyonlardaki göz yaşartıcı gazların etkinliği, geçici reseptör potansiyeli (TRP) kanalları üzerinde gösterilmektedir. Özellikle TRPA1 reseptörlerinin uyarılması, hastalarda yanıcı sıcaklık ve ağrı hissine neden olur. CS gazı, mukokutanöz duyusal sinir reseptörleri ile etkileşime girerek, hastalarda şiddetli yüz ağrısı, refleks blefarospazm ve göz yaşarmasına yol açabilir. Araştırmalar, CS, CN ve CR gazlarının, diğer doğal agonistlere göre TRP reseptörleri üzerinde 10.000 kat daha güçlü etkiler gösterdiğini ortaya koymuştur.
Biber gazındaki aktif bileşen kapsaisindir. Kapsaisinin etkisi, TRPV1 adı verilen bir vaniloid TRP hedefi üzerinde yoğunlaşmaktadır. TRPV1, nosiseptörlerde bolca bulunan bir TRP iyon kanalıdır ve deri, konjunktiva, kornea ile üst ve alt solunum yollarının mukoza zarları dahil olmak üzere çeşitli organlarda bulunur. TRPV1, sinir uçları zararlı ısıya maruz kaldığında aktif hale gelerek, yaklaşan doku hasarına karşı termal bir uyarı sensörü görevi görür. Ayrıca, asidifikasyon TRPV1’in duyarlılığını artırabilir veya aktivasyonuna neden olabilir.
Ağrının yanı sıra, TRPA1 ve TRPV1 reseptörleri, inflamatuar sinyalizasyon için ortak yollardır. TRPV1 reseptörleri OC gazı ile aktive olduğunda, bu durum, periferik olarak C ve özel A liflerinin uçlarında ve merkezi olarak omurilikte artan bir madde P salınımına yol açarak, artan ağrı ve inflamasyona neden olur. Bu mekanizmalar, göz yaşartıcı gazların ve biber gazının neden olduğu etkilerin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Tanı, gaz maruziyeti öyküsü ve fiziksel muayene ile konulur. Gaz maruziyetini tanımlamak veya doğrulamak için rutin olarak mevcut laboratuvar testleri bulunmamaktadır. Tanı sürecinde, maruziyetin türü, süresi ve hastanın semptomları dikkate alınarak klinik değerlendirme yapılır.
Hastalar, genellikle zararlı bir gaz veya sprey maruziyetini öykülerinde belirtirler. Semptomlar, maruziyetten 20 ila 60 saniye sonra ortaya çıkar ve genellikle göz ve solunum semptomlarıyla başlar. Diğer semptomlar arasında yanma hissi, tahriş, solunum yollarında ve ciltte iltihaplanma bulunur.
Sistemik Semptomlar:
- Öksürük
- Nefes darlığı
- Göğüs ağrısı
- Baş ağrısı
- Baş dönmesi
- Senkop
Yüksek gaz konsantrasyonlarına maruz kalan veya kötü havalandırılan alanlarda bulunan hastalar, daha ciddi semptomlar yaşayabilir. Bu ciddi semptomlar arasında bronkospazm, hemoptizi, kimyasal pnömoni, pulmoner ödem, asfiksi ve hatta ölüm yer alır.
Göz Semptomları: Toksik ajanlar genellikle ciddi oküler yaralanmalara neden olmaz, ancak şu durumlara yol açabilir:
- Lakrimasyon (gözyaşı salgısı)
- Konjunktival enjeksiyon
- Blefarospazm
- Fotofobi
- Konjunktivite
- Periorbital ödem
Ayrıca, hastalarda hifemi, üveit, nekrotizan keratit, koagülatif nekroz, ikincil glokom, katarakt, travmatik optik nöropati ve görme kaybı oluşumu bildirilmiştir. Bu yaralanmaların bazıları patlayıcı cihazlarla yaralanmalarda görülür; ayrıca gözlerin kuvvetli bir şekilde ovuşturulmasından kaynaklanan istemsiz yaralanmalar gözlemlenebilir.
Cilt Belirtileri: Ciltteki belirtiler arasında:
- Eritem (kızarıklık)
- Döküntüler
- Purpura
- Deskuamasyon (deri soyulması)
- Veziküller
- Kabarcıklar
- Birinci, ikinci veya üçüncü derece yanıklar
- Kepeklenme
- Subkutan ödem
CN’nin, CS’ye kıyasla daha ciddi deri yaralanmalarına neden olduğu kaydedilmiştir. Alerjik kontakt dermatit ve akut jeneralize püstüloz gibi gecikmiş deri bulguları, maruziyetten yaklaşık 12 ila 24 saat veya daha sonra ortaya çıkabilir.
Semptomların Seyri: Çoğu durumda, semptomlar kendiliğinden sınırlıdır ve kaynaktan uzaklaştırıldıktan 10 ila 30 dakika içinde geçer. Ancak, özellikle intristik akciğer hastalığı olan hastalarda öksürük ve nefes darlığı devam edebilir. Görme keskinliği genellikle bu süre zarfında normale döner.
Göz kapaklarının kenarlarının eritemi ve fotofobi daha uzun sürebilir. Burun akıntısı ve salya salgısı yaklaşık 12 saat sürebilir; baş ağrıları ise 24 saate kadar devam edebilir. Ciltteki eritem genellikle bir saat içinde geçer; kabarcıklar ve daha ciddi lezyonlar ise genellikle dört gün içinde iyileşir.
Tehlikeli maddelerin yönetim ilkelerine göre, 112 ekibi ve hastane çalışanları, hastaya müdahale etmeden önce geleneksel kişisel koruyucu ekipmanları kullanmalı ve ilk yapılacak işlem dekontaminasyondur. Aşağıda bu süreçle ilgili önemli adımlar ve yöntemler özetlenmiştir:
İlk Müdahale ve Dekontaminasyon
- Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE): Sağlık çalışanları, hastaya müdahale etmeden önce uygun KKE kullanmalıdır.
- Dekontaminasyon: Mümkünse, olay yerinde veya acil serviste kontamine giysilerin çıkarılması ve hastanın etkilenim bölgesinin bol su ile yıkanması gerekmektedir. Acil servis içerisindeki KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer) odaları bu işlem için uygundur.
- Aerosol Halindeki Gazlar: Gazlar, çevredeki havadan daha ağır oldukları için yerde yatan hastalar dikkatlice kaldırılmalı ve ambulanslar gazların yayıldığı alanlardan daha yüksek bölgelerde park edilmelidir.
Göz ve Cilt Yönetimi
- Göz Yönetimi: Hastaların gözlerinde sulanma varsa, proparakain (Alcaine®) gibi topikal oftalmik anestezik damlalar kullanılabilir. Bu, göz sulamasını kolaylaştırır ve semptomları azaltır. Göz sulama işlemi, en az 10 ila 20 dakika boyunca bol su veya salin ile yapılmalıdır. Kontakt lensler, sulama öncesinde çıkarılmalıdır.
- Cilt Yönetimi: Yüz, yıkanmadan önce nemli bir havluyla silinerek partiküllerin temizlenmesi sağlanmalıdır. Kirleticiler sabunlu su ile yıkanmalıdır. Ciltte önemli bir etkilenim varsa, tuzlu su (salin : izotonik) ile yıkanması en iyi seçimdir.
Solunum Semptomlarının Yönetimi
- Solunum Belirtileri: Nabız oksimetrisi, arteriyel kan gazı analizi ve göğüs radyografisi ile akut akciğer hasarı değerlendirilmelidir.
- Tedavi: Solunum semptomları genellikle hafif ve kendiliğinden sınırlıdır; çoğu maruziyetten 10 ila 20 dakika sonra düzelir. Bronkospazm varsa, beta-agonistler (Ventolin®) ve steroidler (Prednol®) uygulanabilir. Akut alevlenme yaşayan astım, amfizem veya bronşit hastalarına dikkat edilmelidir. Nadir durumlarda, laringospazm ve solunum yetmezliği gelişebilir.
Gastrointestinal Semptomların Yönetimi
- Nadir Semptomlar: Gastrointestinal semptomlar genellikle bulantı ve kusma şeklinde ortaya çıkar. Spreye ağız yoluyla maruz kalma, gastrointestinal semptomların görülme olasılığını artırabilir.
- Tedavi: İntravenöz rehidrasyon, antiemetik ajanlar ve elektrolit replasmanı genellikle yeterlidir. Mide yıkama veya aktif kömür gibi dekontaminasyon tekniklerine gerek yoktur.
Amfoterik Şelatlayıcı Sulama Sıvısı (Maalesef bulunmuyor)
- Profilaktik Kullanım: Kolluk kuvvetleri veya askeri eğitim ortamlarında, amfoterik şelatlayıcı sulama sıvısı ön tedavi olarak faydalı olabilir. Çalışmalar, bu solüsyona maruz kalanların, CS (Kimyasal Savaş Ajanı) bulutuna girdikten sonra daha az yüz ağrısı yaşadıklarını ve daha hızlı görevlerine döndüklerini göstermektedir.
Bu adımlar, tehlikeli maddelere maruz kalan hastaların yönetiminde kritik öneme sahiptir. Her aşamada hasta güvenliği ve sağlık çalışanlarının korunması öncelikli hedef olmalıdır.
Gözyaşı gazı ve biber spreyi genellikle öldürücü olmayan ajanlardır ve bu nedenle genellikle mükemmel bir prognoza sahiptir. Çoğu durumda, maruziyetten sonra semptomların çözülmesi 10 ila 20 dakika içinde gerçekleşir. Uzun süreli maruziyet durumlarında, hastalarda daha ciddi yaralanmalar ve solunum komplikasyonları görülebilir. Bu tür vakaların çoğunda hastalar genellikle hızlı bir şekilde iyileşir. Bu ajanlara tekrar tekrar maruz kalan hastalarda, resmi akciğer testleriyle belirlenen hafif azalmış akciğer fonksiyonu gelişebilir.
Maruziyetten sonra ölüm son derece nadirdir, ancak bu konuda raporlar mevcuttur. Gözyaşı gazı ajanlarına uzun süreli maruziyetten sonra incelenen hastalarda otopsi bulguları arasında pulmoner ödem, odak intra-alveolar kanama, respiratuar mukozanın nekrozu ile psödomembran oluşumu, erken bronkopnömoni, seröz peteşi, serebral ödem ve karaciğerde yağ metamorfozu bulunmaktadır.
Gözyaşı gazı ajanlarına maruziyetlerin çoğu benign olup, tahriş edici etkileri 30 dakika içinde geçmektedir. Nadir durumlarda ciddi maruziyet, gözlerde, dermiste ve solunum yollarında daha ciddi yaralanmalara yol açabilir. Gözdeki akut yaralanmalar arasında hifemi, üveit, nekrotizan keratit, katarakt ve travmatik optik nöropati yer alır; bu yaralanmalar, nihayetinde görme kaybı veya azalmaya neden olabilir. Dermisteki yaralanmalar hafif döküntülerden, şiddetli tam kalınlıkta yanıklara kadar değişkenlik gösterebilir. Ciddi solunum yaralanmaları arasında bronkospazm, kimyasal pnömoni, pulmoner ödem ve yoğun bakım gerektiren asfiksi bulunmaktadır. Ölüm nadirdir.
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK544263/
- https://toraks.org.tr/site/news/2231
- https://www.kmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=1037&tipi=4&sube=0
Akut Klor Gazı İnhalasyonları (Çamaşır Suyu Tuz Ruhu Karışımı)